Likya’nın Gözbebeği Patara Antik Kenti

Antalya’nın Fethiye ve Kalkan arasında, Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda yer alan Patara Antik Kenti, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle büyüleyici bir mekandır. Likya’nın en önemli ve en eski şehirlerinden biri olan Patara, zengin arkeolojik ve tarihsel değerleriyle birlikte Akdeniz kaplumbağalarının doğal yaşam alanlarından biri olmasıyla da öne çıkar.

Patara Antik Kenti’nin köklü tarihi MÖ 13. yüzyıla kadar uzanır. Hitit metinlerinde “Patar” olarak geçen şehir, Orta Tunç Çağı’ndan itibaren izler taşımaktadır. Tepecik Akropolü’nde bulunan seramik parçaları ve Demir Çağı’na ait taş baltalar, Patara’nın tarihinin ne kadar eski olduğunu gösterir. Xanthos Vadisi’nde denize açılan tek nokta olması, Patara’yı tarih boyunca önemli bir kent haline getirmiştir. Likya’nın önder kenti durumuna gelen Patara, Roma döneminde de hâkimiyetini sürdürmüştür.

Patara, Ptolemaios egemenliğine girmesiyle Likya’nın lider kenti haline gelmiştir. Seleukos Krallığı’nın kontrolü altına girdiği MÖ 2. yüzyılda ise Likya’nın başkenti olarak kabul edilmiştir. MÖ 167/168 yılında resmen bağımsızlığını ilan eden Patara, Likya Birliği’nin başkenti olmuştur. Bu dönemde inşa edilen Meclis Binası ve Tiyatro gibi anıtsal yapılar, Patara’nın Helenistik Dönem’deki önemini yansıtmaktadır.

Patara, Roma döneminde de önemini korumuştur. Roma Valiliklerinin adli işlerinin yürütüldüğü bir merkez olmasının yanı sıra Roma’nın doğu eyaletleriyle bağlantısını sağlayan bir deniz üssü olmuştur. MS 43 yılında Likya, Roma eyaleti olmuş, MS 74’te ise Likya ile Pamphylia birleştirilerek tek eyalet haline getirilmiştir. Patara’nın başkentliği de bu dönemde devam etmiştir.

Patara, Apollon’un önemli bir kehanet merkezi olarak da ün yapmıştır. Aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolandığı bir liman olarak da kullanılmıştır. Hristiyanlar için de önemli bir merkez olan Patara, “Noel Baba” olarak bilinen Saint Nicholaos’un doğum yeridir. Ayrıca, St. Paul’un Roma’ya gitmek için Patara’dan gemiye bindiği bilinmektedir.

Bugün Patara Antik Kenti’nde gezen ziyaretçiler, Roma Zafer Takı ile karşılanmaktadır. Likya tipi lahitlerin yer aldığı mezarlık alanı, takın batısında yer alır. Tiyatronun yeniden inşa edildiği Kurşunlu Tepe, şehrin genel görünümünü en güzel şekilde sergiler. Vespasian Hamamı, Korinth Tapınağı, ana cadde, liman ve tahıl ambarı gibi kalıntılar da keşfedilmeyi bekleyen diğer önemli yapılar arasındadır.

Ayrıca, Patara Antik Kenti sadece tarihi değil, doğal güzellikleriyle de göz kamaştırmaktadır. Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Carettaların neslinin devam ettiği ender sahillere ev sahipliği yapması, kentin doğal çekiciliğini artırmaktadır. Bu sebeple, Patara sadece arkeolojik açıdan değil, doğa severler ve deniz sevenler için de büyüleyici bir noktadır.

Patara Antik Kenti’ne ulaşmak oldukça kolaydır. Kaş ve Kalkan’dan Patara dolmuşlarıyla rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Pamukkale Hierapolis Antik Kenti: Doğanın Sanat Eseri ve Tarihin Derin İzleri