Zeugma Mozaik Müzesi: Antik Sanatın İhtişamını Sunan Eşsiz Bir Hazine

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, tarih ve sanat tutkunlarının gözdesi haline geldi. Dünyanın en büyük mozaik koleksiyonunu barındıran müze, Antik Dönem’in zenginliğini günümüze taşıyor.

Zeugma Mozaik Müzesi: Antik Sanatın İhtişamını Sunan Eşsiz Bir Hazine
A+
A-

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, sadece sanat tarihçileri ve arkeologlar için değil, tarihe ve kültüre meraklı her yaş grubundan ziyaretçiler için de büyüleyici bir deneyim sunuyor. Türkiye’nin sanatsal zenginliğini ve çeşitliliğini tek bir çatı altında toplayan bu müze, adeta bir sanat hazinesi niteliğinde. Hem bina büyüklüğü hem de sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Zeugma Mozaik Müzesi

Müze, Geç Antik Dönem kiliseleri ile Erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekleri barındırmasıyla da öne çıkıyor. Sergilenen mozaikler, üstün sanat zevkini yansıtarak ziyaretçilere geçmişin büyüleyici atmosferini sunuyor. Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan ve toplamda 2 bin 500 metrekarelik bir alanı kaplayan mozaikler, Roma Dönemi’nin sanatsal zirvesini temsil ediyor. Ayrıca müzede, Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeler gibi eserler de görülebilir. Özellikle Savaş Tanrısı Ares’in bronz heykeli, ziyaretçilerin ilgi odağından biri olarak öne çıkıyor.

1wd

“Zeugma” terimi, Fırat Nehri’nin Mezopotamya’nın sınırlarını belirlediği ve binlerce yıl boyunca bereket getirdiği topraklarda yükseliyor. Antik dönemde Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator, bu bölgede bereketli topraklarda yerleşim kurmuş ve kente Fırat Nehri ile kendi adını taşıyan “Zeugma” adını vermiştir. Bu isim, yollar kadar medeniyetlerin ve kültürlerin kavşağında bulunan bu önemli noktanın anlamını yansıtıyor. Zeugma, yüzyıllar boyunca bu avantajını korumuş ve Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri haline gelmiştir.

3sdsa

Müzenin en göz alıcı eserleri, Poseidon ve Euphrates villalarında bulunan muhteşem mozaiklerdir. Bu mozaikler, kentin zenginliğini ve sanatsal inceliğini yansıtan kanıtlardır. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, tarih ve sanatın buluşma noktası olarak ziyaretçilerini bekliyor, geçmişin izlerini günümüze taşıyor.

Çingene Kızı Mozaiği – MS 2.-3. Yüzyıllar

1lgiy

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenen mozaik panoların her biri büyük bir sanat ustalığının eseridir. Kimi panolar tam 500 bin parçadan oluşurken, figürlerin gerçekçiliği ve canlılığı ise izleyenleri adeta büyülüyor. Ancak müzenin en değerli eseri, devasa boyutlu panolardan ziyade oldukça küçük bir parça halinde gün yüzüne çıkmış olan MS 2’nci yüzyıla ait Maenad Mozaiği, yaygın adıyla “Çingene Kızı”.

22ds 1

Bu muhteşem mozaiğin özel bir teknikle oluşturulduğu görülüyor, özellikle de Çingene kızının gözlerine özen gösterilmiş. Yüzündeki sevinci ve hüznü aynı anda ifade etmesi, portre sanatının doruklarına ulaşıldığını gösteriyor. Eser, Helenistik Dönem resim sanatında kullanılan “üç çeyrek bakış” tekniğiyle şekillendirilmiş. Bu özel teknik, resim sanatının büyük ustaları tarafından da tercih edilmiş bir yöntemdir. Leonardo Da Vinci’nin ünlü Mona Lisa tablosu da bu tekniğin bir örneğidir. Tüm bu özellikleriyle, Çingene Kızı Mozaiği Zeugma ve Gaziantep’in sembolü haline gelmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gayretleri sonucunda, ABD Bowling Green State Üniversitesi’nde tespit edilen ve kayıp olan on iki parça, geri alınarak müzeye getirilmiş ve Çingene Kızı Mozaiği’nin bir bölümü daha Zeugma Mozaik Müzesi’nde ziyaretçilere sunulmuştur. Bu eşsiz eser, tarih ve sanat meraklılarını bekliyor, onları geçmişin büyülü dünyasına davet ediyor.

Okeanos ve Tethys Mozaiği – MS 2. ve 3. Yüzyıllar

2dsds

Okeanos ve Tethys Mozaiği, MS 2. ve 3. yüzyıllara ait bir sanat eseri olarak Okeanos Villası’nın sığ havuzunun tabanını süsleyen bir mozaiğidir. Bu eser Erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittir ve içerisinde hayatın kaynağı olan ırmak tanrısı Okeanos ile eşi Tethys’in tasvirleri bulunmaktadır. Mozaik, geometrik üçlü örgü bordür ile çevrelenmiş ve merkezinde Okeanos ile Tethys betimlenmiştir. Bu merkezi figürlerin çevresinde ise denizin verimliliğini simgeleyen çeşitli balık türleri ve yunuslar üzerindeki Eroslar da görülebilir. Okeanos’un en belirgin sembolleri olan yılan ve balıklar da mozaikte sıkça tasvir edilmiştir.

Okeanos’un tasvirinde, başında yengeç kıskaçları bulunan bir formda resmedildiği görülmektedir. Bu yengeç kıskaçları, Okeanos’un tanımlayıcı özelliklerinden biridir. Mozaikte, Okeanos’un ayakları yerine yılan balığının kuyruğu resmedilmemiş; bunun yerine sadece büst olarak ve başındaki kıskaçları ile betimlenmiştir. Tethys ise Okeanos’un hemen yanında yer almakta ve alnında kanatlarla sembolize edilmektedir. İkisinin arasında, mitolojik bir deniz yaratığı olan yılan gövdeli “Ketos” adlı ejderha da görülmektedir. Bu nedenle, Zeugma’da Fırat Nehri’nin bir ejderha olarak tasvir edildiği sikkelerdeki gibi, Ketos figürü de mozaiğin merkezinde yer alır.

222

Ana figürlerin yanı sıra mozaikte sağ üst köşede, balık avlayan ve çobanların koruyucu tanrısı Pan olduğuna inanılan genç bir erkek figürü bulunmaktadır. Mozaikteki Eroslar ve Pan figürlerinin dışa dönük olması, mozaiğin etrafında dönerek izlenebileceğini göstermektedir.

Grek mitolojisine göre, Okeanos Gaia’nın on iki Titan evladından biridir. Antik Yunan dünya görüşüne göre yeryüzü yuvarlak ve yassı bir disk şeklinde düşünülmüş; Okeanos da bu diski çevreleyen bir ırmak olarak kabul edilmiştir. Okeanos, gerçekte bir deniz değil, evrensel bir ırmak ve ırmakların atası olarak kabul edilmiştir. Bu ırmak, derin ve burgaçlı bir şekilde anlatılmıştır. Okeanos ve Tethys Mozaiği’nde anlatılan mitolojik hikaye, Okeanos’un dünyayı saran bir ırmak olarak kabul edilmesi ve güneşin sıcaklığıyla buharlaşan suyun yağmur olarak geri dönüp doğaya hayat vermesi, ardından ırmaklar aracılığıyla tekrar denize dönüşü şeklinde özetlenebilir.

Akratos ve Euphrosine Mozaiği – MS 2. ve 3. Yüzyıllar

“Akratos ve Euphrosine Mozaiği”, MS 2. ve 3. yüzyıllara tarihlenen önemli bir sanat eseridir. Bu mozaiğin ev sahibi, “Menad” Villası olarak adlandırılan bir yerleşim yeridir. Gaziantep Müzesi, 1998 yılında gerçekleştirdiği kurtarma kazısında bu mozaiği ortaya çıkarmıştır. Bu muhteşem mozaiğin tanımlandığı yer, “Çingene Kızı” olarak bilinen bölümden çıkarılmıştır.

Mozaiğin ana figürleri, Akratos ve Euphrosine olarak bilinir. Akratos, adıyla uyumlu bir şekilde “yönetici” veya “aktarıcı” anlamına gelirken, Euphrosine ise “neşe ve sevinç veren” su perisini temsil eder.

2sdhf

Kompozisyon, Akratos’un altın bir kraterden ilahi bir kaynaktan gelen kutsal şarabı taşıdığı ve Euphrosine’ye bu şarabı bereket boynuzu ile sunarken tasvir edildiği anı gösterir. Euphrosine sağ tarafta, bir ağacın altında dinlenir pozisyonda resmedilmiştir. İki figürün duruşları ve yüz ifadeleri, içkiden kaynaklanan rahatlığı yansıtır. Kompozisyonun sol tarafında yer alan büyük çan krater ise figürlere oranla büyük ve onların üzerine resmedilmiştir. Bu unsurlar, kutlamayı ve şarabın kutsallığını vurgulamaktadır. “Akratos ve Euphrosine Mozaiği”, MS 2. ve 3. yüzyılların sanat anlayışını yansıtan eşsiz bir eser olarak dikkat çeker. Bu mozaiğin bulunduğu yer, tarih ve sanat açısından büyük bir öneme sahiptir, çünkü antik dönemin yaşam tarzını ve inançlarını yansıtan nadir örneklerden biridir.

Akhilleus Mozaiği – 2. – 3. Yüzyıllar

1sfdhsd

Akhilleus, Yunan mitolojisinin en öne çıkan figürlerinden biridir. Peleus ile Thetis’in oğlu olarak doğmuştur. Thetis, ölümlü olan Peleus ile evlilik yapmış, ancak çocuklarını ölümsüz kılmak için onları ateşle yakmıştır. Bir gece Peleus, Thetis’in çocuğu Akhilleus’u topuğundan tutarak ateşe saldığını gözlemlemiştir. Peleus bu görüntü karşısında çocuğu annesinin elinden alarak onu terk etmiştir. Başka bir versiyona göre, Thetis çocuğunu ateşte yakmak yerine Styks ırmağına batırarak ölümsüzleştirmiştir. Bu nedenle Akhilleus’un vücudunun her yeri silaha karşı dayanıklıdır, ancak annesinin eliyle tuttuğu topuk hariç.

Anlatılara göre dağda yaşayan at adam Khiron’un yetiştirdiği Akhilleus, gençlik yıllarında birçok konuda yetenek kazanmıştır. Akhalar ile Troyalılar arasında savaş başlamış ve savaşı kazanmak için Akhilleus’un savaşa katılması gerektiği anlaşılmıştır. Akhilleus’un ölümünü engellemek için Peleus veya Thetis, onu Skyros adasına Kral Lykomedes’in sarayına gönderir. Burada Akhilleus, “kızıl saçlı” adıyla anılır ve Lykomedes’in kızlarından biriyle birliktelik yaşar, bu birliktelikten Neoptolemos adında bir oğlu doğar.

2fdafaa

Akhalar’ın kahini Kalkhas, Akhilleus’un savaşa katılmazsa Troya’nın ele geçirilemeyeceğini bildirince, Odysseus Akhilleus’u bulmaya gider. Skyros’a ulaştığında, Lykomedes’in haremde saklanır ve bir gezgin satıcı gibi davranır. Akhilleus, içinden kıymetli silahlar çıktığını görünce bu silahları alıp kullanmak istemektedir. Böylece kimliği açığa çıkar ve Odysseus, Akhilleus’u bulup Akhalar’ın ordusuyla buluştuğu yere götürür. Savaşta Paris’in okuyla topuğundan vurulan Akhilleus, ölür.

Bu mozaik panoda, Akhilleus’un kimliğinin ortaya çıktığı sahne tasvir edilmiştir. Önde yer alan figürlerin soldan sağa doğru sütunlar boyunca hareket etmesi, sahneye hareketlilik kazandırmaktadır. Ayrıca dalga motifleriyle çevrelenmiş olan mozaik panonun etrafı, havuzun suyla dolduğunda sahnenin dinamik bir görünüm kazanmasını sağlar.

Bu mozaik, adını taşıyan villaya ait havuz tabanına aittir ve MS 2. yüzyıla tarihlenmektedir.

Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiği – MS 2. – 3. Yüzyıllar

111

Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiği, MS 2. – 3. yüzyıllara tarihlenen bir eserdir ve Zeugma Antik Kenti’nin B Bölgesi’nde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu mozaiğin merkezinde, Zeus’un Suriyeli kız Europhe’yi boğa kılığına girerek kaçırışı tasvir edilmektedir. Mitolojide Olimpos’un hükümdarı ve tanrıların en yücesi olan Zeus’un aşk maceraları ile tanındığı bilinir. Efsaneye göre, Finike Kralı’nın güzeller güzeli kızı Europhe’ye âşık olan Zeus, deniz kıyısında eğlenen kıza yaklaşmak için bir boğa şeklini alır. Europhe, bu huzur verici hayvana sevgiyle yaklaşır, onu okşar ve boynuzlarını çiçeklerle süsler. Fakat birden boğa hızla koşmaya başlar ve Europhe de boğanın boynuna sarılırken elbisesinin eteğini tutar.

222 1

Mozaiğin ana odak noktasında Europhe, boğanın sırtında otururken resmedilmiştir. Boğanın ön ayaklarının hafifçe öne uzanmış olması, onların hareket halinde olduğunu vurgular. Sol alt köşede bulunan balık figürü ise denizin akışını temsil eder. Yanında yer alan kadın figürü, Europhe’nin refakatçisi olarak yer alır. Boğa ile bu kadın figürünün üzerine oturduğu kanatlı panterin zıt yönlere bakması, Europhe’nin kaçırılmasının anlatıldığını gösterir. Europhe, efsanede anlatıldığı gibi, bir eliyle elbisesini tutarken diğer eliyle denge sağlamaya çalışmaktadır. Mozaiğin bulunduğu alan, B Bölgesi adı verilen alandır. Bu mozaiğin Birecik Baraj Gölü suları altında kalma riski nedeniyle, mozaiğin zarar görmemesi için Gaziantep Müzesi’ne taşınması gerekmekteydi. Ancak mozaiği koruma sürecinde, suların yükselmesi nedeniyle Europhe figürünün yüzü zarar görmüş ve tahrip olmuştur. Sonrasında yapılan restorasyon çalışmaları, orijinal mozaiğe uygun olarak Europhe figürünün yüzünü yeniden oluşturmuştur.

5dfdf
4dfsf
6fdgdg
7gfhf
8jgjg
9ghjjdhj
9gjggh
9hgfdhfg
9lkhh
9ugfhdgh

İlginizi Çekebilir: Nemrut Heykelleri: Kommagene Krallığı’nın Güçlü Mirası ve Kültürel Zenginliği

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.