Bir zamanlar İnsanların Kabusu Olan 4 Hastalık

Tarih boyunca çeşitli hastalıklar insanlığı tehdit etmiş ve hayatlarını perişan etmiştir. Ancak bazı hastalıklar zaman içinde kontrol altına alınmış, tedavi edilmiş veya tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu yazıda, insanlığı tehdit eden ancak artık görülmeyen dört hastalığı keşfedeceğiz.

Bir zamanlar İnsanların Kabusu Olan 4 Hastalık

Yüzyıllar boyunca insanlığın sağlığını tehdit eden birçok hastalık, tıbbi ilerlemeler ve aşılar sayesinde kontrol altına alındı ve bazıları tamamen ortadan kalktı. İşte bir zamanlar insanlığı tehdit eden, ancak artık yok olan dört hastalık:

1 25

1. Çiçek Hastalığı

Çiçek hastalığı, Variola adı verilen bir virüs tarafından oluşturulur. Bu hastalık, özellikle solunum yoluyla bulaşır ve ciddi semptomlara neden olur. Ancak çiçek hastalığına karşı aşı geliştirilmesi, hastalığın kontrol altına alınmasını ve sonunda dünya çapında eradikasyonunu mümkün kıldı.

Edward Jenner’in 18. yüzyılda yaptığı çalışmalar, çiçek hastalığına karşı aşıların geliştirilmesinde büyük bir adımdı. Jenner, sığır çiçeği virüsünün insanlarda çiçek hastalığına karşı koruyucu etkisi olduğunu fark etti. Bu durumdan yola çıkarak, Jenner sığır çiçeği virüsünü kullanarak ilk aşıları geliştirdi. Aşılar, insanlara sığır çiçeği virüsünü enfekte ederek çiçek hastalığına karşı bağışıklık kazandırıyordu.

Jenner’in çalışmaları, aşının etkinliğini kanıtlaması ve aşıların yaygın olarak kullanılmasıyla sonuçlandı. Daha sonra, çiçek hastalığına karşı aşılar geliştirmek ve bunları yaymak için daha fazla bilimsel araştırma yapıldı. 1967 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), çiçek hastalığının dünya genelinde eradikasyonunu hedefleyen bir kampanya başlattı. Bu kampanya sayesinde aşılama programları yaygınlaştı ve çiçek hastalığına karşı mücadelede önemli ilerlemeler kaydedildi.

Sonunda, çiçek hastalığı dünya genelinde kontrol altına alındı ve 1980 yılında WHO, çiçek hastalığının eradikedildiğini duyurdu. Bu, insanlık tarihindeki ilk ve tek viral hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasıydı. Çiçek hastalığıyla ilgili olarak son resmi vaka 1977’de doğal yollardan ortaya çıktı ve sonrasında hastalığın insandan insana bulaşması engellendi.

Bugün, çiçek hastalığına karşı rutin aşılama programları devam etmemektedir çünkü hastalık dünya genelinde eradike edilmiştir. Ancak, bazı laboratuvarlarda ve araştırma tesislerinde küçük çiçek virüsü stokları bulunmaktadır, çünkü virüsün potansiyel biyoterör saldırılarına karşı araştırma ve savunma amaçlarıyla kullanılması gerekebilir.

2 25

1. Difteri

Difteri hastalığı, enfekte bir kişinin öksürmesi, hapşırması veya tükürmesiyle yayılan bakterilerin solunması sonucunda bulaşır. Bakteri, boğazdaki dokulara yapışır ve toksin adı verilen zararlı maddeler salgılar. Bu toksinler, boğazda kalın bir film oluşmasına neden olur. Bu film, hava yolunu tıkayabilir ve solunumu zorlaştırabilir.

Difteri semptomları arasında şiddetli boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, ateş, halsizlik, öksürük ve nefes darlığı yer alır. Ayrıca toksinler kalp, sinir sistemi ve böbrekler gibi diğer organları da etkileyebilir.

Difteri, tarih boyunca insanlar arasında yaygın bir hastalık olmuştur. Ancak, aşılar ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesiyle hastalığın yayılması kontrol altına alınmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başlarında, difteriye karşı aşılar ve antitoksin tedavisi kullanımıyla önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.

Almanya’da 1920’lerde difteri antitoksinin geliştirilmesi, hastalığın tedavisinde büyük bir adımdı. Daha sonra difteriye karşı aşılar da geliştirildi ve yaygınlaştı. Bu aşılar sayesinde difteri vakaları büyük ölçüde azaldı.

Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Sovyetler Birliği’ndeki düşük aşı oranları nedeniyle difteri vakalarında artış görüldü. Ancak aşı kampanyalarının yeniden başlamasıyla hastalık kontrol altına alındı ve difteri vakaları tekrar azalmaya başladı.

Bugün, difteri hastalığı dünya genelinde nadir görülmektedir. Çoğu ülkede, difteriye karşı aşılama rutin olarak uygulanmakta ve bu sayede hastalığın yayılması önlenmektedir. Ancak aşılanmamış veya eksik aşılı kişilerde hala risk olabilir. Difteriye karşı aşının, hastalığın kontrol altında tutulmasında ve yayılmasının önlenmesinde büyük önemi vardır.

3 21

3. Cüzzam

Cüzzam, özellikle Orta Çağ döneminde yaygın olarak görülmüştür. Hastalık, deride lezyonlar, deformasyonlar ve sinir hasarı gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler nedeniyle, cüzzam hastaları toplumda dışlanmış ve ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Hastalığın toplumsal dışlanma ve korkuyla ilişkili olması, cüzzamın tarih boyunca stigmatize edilen bir hastalık haline gelmesine neden olmuştur.

Cüzzam, İngiltere’ye 4. yüzyılda gelmiş ve yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür. İngiltere’de, cüzzam hastaları için özel evler ve hastaneler kurulmuştur. Bu yerler genellikle ana seyahat yollarının veya kavşakların yakınındaki köylerde veya kasabaların kenarlarında bulunurdu. Cüzzam hastaneleri, hastaların yaşaması, tedavi edilmesi ve toplumdan izole edilmesi için kullanılmıştır.

Ancak zamanla, cüzzam vakaları azalmaya başlamıştır. Bunun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, cüzzama karşı doğal bağışıklığın artması ve daha iyi yaşam koşullarının sağlanmasıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, antibiyotiklerin kullanımı cüzzam tedavisinde büyük bir ilerleme sağlamıştır. Bu nedenle, cüzzam hastaneleri çoğunlukla kapatılmış ve normal hastanelere veya diğer kurumlara dönüştürülmüştür.

Bugün, cüzzam Batı dünyasında nadir görülen bir hastalık olmuştur. Antibiyotik tedavisi, hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamıştır. Ancak, düşük gelirli ülkelerde ve tıbbi altyapının zayıf olduğu bölgelerde hala cüzzam vakaları görülmektedir. Cüzzamın tamamen ortadan kalkması için erken teşhis, etkili tedavi ve toplumsal bilinçlendirme çalışmalarının devam etmesi önemlidir.

4 18
4. Fosfor Çenesi

“Fosfor çenesi” veya “fosfor nekrozu” olarak bilinen bu hastalık, Sanayi Devrimi döneminde kibrit fabrikalarında çalışan insanlar arasında ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Hastalık, sarı fosfor içeren kibritlerin üretimi sırasında zehirli kimyasalların solunması sonucu ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda, kibritlerin daha kolay tutuşması için sarı fosfor eklenmesi keşfedildi. Bu nedenle kibrit fabrikalarında çalışan işçiler, sarı fosfor buharını soluyarak zehirlenmeye başladılar. Zehirlenme sonucunda “fosfor çenesi” adı verilen bir hastalık ortaya çıktı. Hastaların ağızlarında korkunç apseler oluşur ve yüz şekilleri bozulurdu. Bazı vakalarda apseler o kadar kötü hale gelirdi ki beyin hasarına ve ölüme neden olabilirdi.
Bu hastalıkla ilgili en iyi kaynaklardan biri, 1857 yılında James Rushmore Wood tarafından yazılan “Alt çenenin tamamının çıkarılması” başlıklı bir makaledir. Bu makale, Wood’un kibrit fabrikasında çalışan ve “fosfor çenesi” hastalığına sahip olan 16 yaşındaki Cornelia üzerinde gerçekleştirdiği bir ameliyatın ayrıntılarını ve resimlerini içermektedir. Cornelia’nın çenesindeki sorunlar, fabrikada çalışmaya devam etmesi nedeniyle giderek kötüleşti ve sonunda Bellevue Hastanesi’nde ameliyat edilmesi gerektiği kararı verildi. Ameliyatlar sonucunda Cornelia’nın çenesinin bir kısmı çıkarıldı ve durumu düzeldi.

Ancak, 1906 yılında Uluslararası Bern Sözleşmesi ile fosforlu kibrit üretimi yasaklandı. Bu yasaklama sayesinde fosfor çenesi hastalığı önemli ölçüde azaldı ve neredeyse ortadan kalktı. Fosforlu kibritlerin üretiminde kullanılan sarı fosforun yerini daha güvenli bileşikler aldı ve işçilerin sağlığı korundu.

Kaynak: Haber Pozitif

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.